top of page

Arıların Viral Hastalıkları

*Mitat KURT Uzman Veteriner Hekim

* Samsun Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü, 2005

 

Akut paraliz ve Kashmir bee virus:

          Bu 2 virus hem serolojik olarak benzemekte hem de erişkin arılara yaptıkları etkileri yönünden de benzerler.

          Akut paraliz virusu sağlıklı görünen arılarda özellikle yaz mevsiminde bulunmaktadır. Ancak şu ana kadar virustan ileri gelen hastalık yada ölüm bildirmemiştir. Avrupa kıtasında ve Kuzey Amerika’da akut paraliz virusunun suşları Varroa destructor ile koloni enfeste ise erişkin arı ve larvalarda ölüm yapmaktadır. Varroa, sağlıklı görünen ancak virus taşıyan arıların hemolenfleriyle beslendiğinde, virusu uyararak, virusun çoğalmasına neden olmaktadır. Böylece virus hızla sistemik etki yapacak düzeyde artarak öldürücü etkisini gösterir. Varroa’nın uyarıcı etkiyi nasıl yaptığı bilinmemektedir. Virusla enfekte arılarla beslenen varroa virusu emerken almakta, virus vektörler yaparak diğer erişkin arılara yada yavru gözündeki gelişmekte olan pupalara nakletmektedir. Parazit tarafından enjekte edilen virus genç larvanın vücudunda ve erişkin arılarda hızlı üreyerek kolonide şiddetli seyreden hastalığa sebep olur. Erişkin arı sayısı hızla azalır. Hastanmış larvalar, Amerikan yavru çürüklüğü veya Avrupa yavru çürüklüğündeki gibidir. Amerika’da Akut paraliz virusu, varroa’lı olan kolonilerde hastalık ve ölüm meydana getirecek yoğunlukta tespit edilmiştir.

          Amerika Birleşik Devletleri’inde Varroa ile enfeste olan kolonilerde akut paraliz virusuna benzeyen arı gelişme dönemlerinde ve nadiren erişkin arılarda ölüm yapan Kashmir virusu rastlanmıştır. Hastalıklı kolonilerin bazılarında ise hem Kashmir bee virus hem de akut paraliz virus birlikte tespit edilmiştir.

          Kashmir bee virus ilk olarak Hindistan’ın Keşmir bölgesindeki Apis cerana arılarında görülmüştür. Daha sonra Avustralya’da Apis mellifera’da bulunmuştur.

          Avustralya’da lokal olarak birçok sahada hastalık çıkışına neden olmuştur. Hem erişkin arılarda hem de larva ve pupalara ölüm meydana getirmektedir. Virusun ilk olarak güney Asya ve Avustralya’da bulunduğu daha sonra diğer ülkelere yayıldığı düşünülmektedir. Dış yüzeyine kaplayan protein ve seroljik reaksiyonlarından ötürü akut paraliz virusu ile Kashmir bee virus çok benzemektedir.

          Akut paraliz virus benzeri olan, Kashmir bee virus suşları erişkin arı ve pupalarda hastalık belirtileri göstermeksizin varlığını sürdürmektedir. Varroa tarafından aktive edildiğinde üreyerek öldürücü etki yapabilir. Tüm Kashmir bee virus suşları, yüksek virulenttir. Enfeksiyon için çok az sayıda virus olması yeterlidir. Pupa veya erişkin arının hemolenfinde hızla çoğalarak 3 gün içinde öldürür. Kashmir bee virus suşları, Amerika Birleşik Devletlerinde çok yaygındır. Varroa ile enfeste kolonilerde virusdan kaynaklanan koloni sönüşleri gerçekleşir. Varroa birçok bal arısı viruslarının da vektörüdür. Şayet bölgede Kashmir bee virusu mevcutsa varroa ile bir araya geldiğinde virusun etkisi arıcılık üzerinde etkisi şiddetli olacaktır. Kashmir bee virus, akut bee virus gibi zannedildiğinden daha geniş bir alanda yayılmış olabilir. Virusun yayıldığı bölgelerde Varroa ortaya çıkmadan Kashmir bee virus varlığı fark edilmeyecektir.

 

Kronik Arı Felci (Paraliz) Hastalığı:

      Hastalık, arıcılığın yapıldığı birçok ülkede görülmektedir. Đlk defa Amerika Birleşik Devletlerinde 1809 yılında Huber’in yazdığı bir makale ile tarif edilmiştir. Burnside 1933 yılında enfekte kovanlardan aldığı viruslu materyali sağlıklı arılara vererek hastalığı oluşturarak ölümlerin meydana gelmesini sağlamıştır. Bailey, Gibbs ve Wood 1963 yılında ergin bal arılarında ölüm yapan virusu izole etmişlerdir. Virus 30-65 µm ölçülerindedir.

     Kronik paraliz virusu, akut paraliz virus ile karıştırılabilmektedir. Kronik paraliz virusu satellit biçimdedir. Klinik olarak felç gerçekleşen birkaç ana arıda virusun bulunduğu tespit edilmiştir. Arının bağışıklık mekanizması kronik paraliz virusunun çoğalmasını engellemektedir.

     Arı felci ılıman bölgelerde daha yaygındır. Hasta ergin arıların kanatları açık,sarkık ve titrer bir halde fark edilirler. Arılar uçamaz, kümeler kovan önünde sürünür halde bulunurlar. Kovan içindeki hasta arılar yavrulu çerçevelerin üst kısmında toplanırlar. Kovana duman verildiğinde enfekte arılar yerlerinde kıpırdamazlar. Bağırsaklarını boşaltamadıklarından karınları şişkindir. Karınlarının şişkin olmasının nedeni, bal keselerinin dolu olmasıdır. Bu durum dizanteri yapabilir. Önemli bir klinik belirti de, felçli arıların vücut kıllarının dökülmesi, karınları koyu renkte, parlak ve yağlı olmasıdır. Tüyler olmadığı için karın normalden daha küçük görünür. Uçuştan gelen felçli arılar, sağlıklı arıların hücumuna uğrar ve kovana sokulmazlar. Dışarıda 1-2 gün kalan hasta arılarda titremeler başlar ve 150-200 enfekte arı bir araya gelerek kovan önünde toplanarak bir süre sonra ölürler. Hastalıkta anormal kanat titremesi ve bazen binlerce arının toplanması önemlidir. Hastalar semptomların başlamasını izleyen birkaç gün içinde ölürler. Şiddetli enfekte koloniler aniden sönebilir. Bu durum özellikle yazın ortasında şekillenir. Sıcak ve kurak havalar hastalığın şiddetinin arttırır. Hastalığın tipik belirtilerinden biri de ana arının çok sayıdaki işçi arıyla birlikte kovanı terk etmesidir. Britanya’da bu yüzyılın başında, tüm bu belirtileri gösterenlerdeki hastalığa ˝Isle of Wight diseases˝ denilmiştir. Diğer semptomlarına bakılarak, Britanya’da, ˝siyah hırsızlar˝, ˝küçük siyahlar˝, Avrupa kıtasında ˝Schwarzsucht˝, ˝mal noir˝, ˝mal nero˝ ve Amerika Birleşik Devletleri’nde ise ˝saçsız siyah sendrom˝ olarak isimlendirilmiştir.

     Bulaşmanın nasıl meydana geldiği kesin olarak bilinmemektedir. Bütün arı hastalıkların olduğu gibi bulaşmanın besin aktarımına bağlı olarak yayıldığı düşünülmektedir. Kronik arı felcinde arının tüylerinin dökülerek parlak görünmesine yol açan tip arılar Tip 2 olarak adlandırılır. Bu tip arılar genetik olarak hastalığa daha duyarlıdır. Genetik olarak duyarlı ana arılardan meydana gelen koloniler duyarlı olmayanlara kıyasla çok daha fazla felç belirtisi göstermektedir.

     Britanya’da normal kolonilerden canlı arılar toplanarak bu arıların ekstratlarıyla duyarlılık testleri uygulanmaktadır. Bir yıl boyunca klinik belirti göstermeyen birçok kolonide virus araması yapılır. Buna rağmen Britanya’daki kolonilerin % 2’si bu virusla enfekte haldedir. Arıların hastalığa karşı bağışıklık durumları sürekli takip edilmelidir.

    Britanya’da sağlıklı arı kolonilerinden alınan erişkin arılar 35˚C’de (normal yavru yuva sıcaklığı) kalabalık olarak kovanda tutulur. Bunlar arasında virus hızla yayılır. Hasta arıların varlığı halinde bulaşma çok daha kolay ve hızlı olacaktır. Nadiren tümüyle bulaşma süresi uzar. Arılar arasındaki gıda aktarımı esnasında hastalık yapacak düzeyde virus alış verişi olmaz. Çünkü arıya milyonlarca virus verilmesi için enfekte gıda ile beslenmesi gerekir. Bu halde felç şekillenir. Arının üzerindeki bir yaradan çok sayıda virus vücuduna girebilir. Bu durumda arının organları virusla enfekte olur. Bu durum ergin arılar birbirini temizlerken meydana gelir. Organlarda virus ürediğinde enfekte arıların tüyleri koparak saçsız bir arı ortaya çıkar. Laboratuar ortamında arıların vücuduna viruslu materyali sürtmek suretiyle arıların tüylerinin dökülerek tüysüz arılar meydana getirilmiştir. Ayrıca duyarlı arılara, saçları dökülmüş arıların hazırlanmış süspansiyon arı gıdasına eklenerek arılara verilerek gıdanın yenilmesini müteakip virusun hızla çoğaldığı tespit edilmiştir. Belki de arı kılların dökülmesi, virusun sindirim sisteminde daha kolay üremesine yol açmaktadır. Genellikle yılın aktif sezonundaki değişik nedenlere bağlı olarak (aniden nektar akımının kesilmesi, kolonilerin çoğunlunun nektar akım sezonunu kaçırması vb.) hastalık ortaya çıkışı artış yada azalış göstermektedir. Bu durum koloni Acarapis woodi ile enfeste olduğunda daha da kötüleşir.

     Arı felci çoğunlukla arıcılar tarafından zirai mücadele ilaçlarından ileri gelen zehirlenme vakalarıyla karıştırılmaktadır. Zehirlenmelerden ayırt edilmelerinde hasta arıların sakin, sinirsiz olmaları önemlidir. Çünkü zehirlenmiş arılar sinirsel semptomlar gösterirler.

      Hastalığın kontrolü için herhangi bir ilaç mevcut değildir. Koloniyi kurtarmak için ana arıyı değiştirmelidir. Yapılan gözlemlerde ana arısı yaşlı olan arı kolonilerinde arı felcinin daha şiddetli seyrettiği görülmektedir. Bunun için ana arılarını hemen değiştirmek hastalıktan ileri gelebilecek kayıpları önlemek şarttır. Bununla beraber Biomycine adlı ilaçtan bir antibiyotikten olumlu sonuçlar alındığı bildirilmektedir.

 

Torba Çürüklüğü (Sacbrood):

      G. F. White tarafından Amerika Birleşik Devletleri’nde 1917 yılında hasta larva ekstratlarının filtre edildikten sonra larvalara inokule edilmesini müteakiben enfeksiyon meydana getirilmiştir. Böylece hastalığın etkeninin virus olduğu anlaşılmıştır. Sacbrood virusu insectlerde ilk bulunan viruslardandır. Hastalık genellikle rastlanan bir hastalık olmayıp uzun süre varlığını devam ettirmez. Sacbrood bulaşıcı değildir. Kalıtsal yolla geçmektedir. Larvaya ˝çılk larva˝ adı verilmiştir. Sağlıklı koloni içine virusla enfekte larvayı yerleştirildiğinde torba çürüklüğü meydana gelmemektedir.

      Hastalığın bulaşma yolu hakkında çok az şey bilinmektedir. Yağmacı arıların enfekte balı alarak kendi kolonilerine getirdikleri; Yağmacılığın devam etmesi halinde arılıktaki diğer sağlıklı arı ailelerinin de virus alarak hastalığın yayıldığı düşünülmektedir. Ayrıca işçi arıların bir petek gözünden diğerine taşıma suretiyle hastalığı naklettiklerinden şüphe edilmektedir. Virus özellikle yaşlı larvalara saldırarak henüz pupa dönemine girmeden önce yani pupa safhasına henüz giriş zamanında ölürler.

       Larvalar hastalığa en fazla yaklaşık 2 günlük iken duyarlıdır. Bu dönemde larva gıdasının virusla taşıması önemlidir. Virus ölmüş larvalarda enfektifliğini çabucak kaybeder. Enfeksiyon devamlığını özellikle kış mevsimine doğru kaybetmektedir. Hastalık belirtileri göstermeyen ancak vücutlarında virus üremiş olan ergin arılarda virus üremeye devam eder. En genç işçi arılar petek gözü temizliklerini yaptıklarından virusla karşı karşıya kalarak enfeksiyonu almaya en müsait grubu oluştururlar. Genç işçiler, sacbrood’lu ölmüş larvaları uzaklaştırdıklarında çok miktarda virus içeren kese içindeki sıvıdan çok az miktarda almış dahi olsalar enfeksiyonu alırlar. Bu durum deneysel çalışmalarla kanıtlanmıştır. Duyarlı arıların hipofaringeal bezlerinde bir gün içinde virus üreyerek büyük sayılara ulaşmaktadır. Yardımcı bal arılarına larva yeme, gıda aktarımı ve bez sekresyonları ile nakledilmektedir. Enfekte tarlacı arılarca taze toplanmış polenlerin larva beslenmesinde kullanımı esnasında sağlıklı larvalar virusu alabilir. Polen verilmesi esnasında arı tarafından bez sekrasyonu eklenmekte ve bu durum sağlıklı larvaya verilen virus yoğunluğunu arttırmaktadır. Kolonide erişkin arıların görev sırası ve yaşam sürelerinin kısalmış olması hastalığını şiddetinin artmasına sebep olur. Hastalanmış arılar polen yemeyi bırakır. Normalden daha önce tarlacı arı olurlar. Sağlıklı erişkin arının toplaması gereken polenden çok daha az miktarda polen toplarlar. Enfeksiyona bağlı olarak kolonideki birçok görev bölümünde değişikler yaşanır. Bununla birlikte sacbrood virusunun değişken etkinliğinden dolayı, virusun koloni içindeki yayılımı sınırlanır. Sacbrood virusunun işçi arılar üzerindeki etkisinin CO2 anestezisinde olduğu gibidir.

       Sacbrood, iş bölümünün tam olarak yapılabildiği ilkbahar ve erken yaz döneminde en fazla görülür. Büyük nektar akımını dönemde tarlacı arı sayısı artış göstermekte, kolonide larva ve enfekte ergin arılardan virus bulaşması azalmakta ve hastalık kendiliğinden iyileşmektedir. Virus daha sonra yalnızca enfekte ergin arılarda kışı geçirmektedir. Bu arıların bir çoğu daha kısa yaşamakta ve yeni sezonda enfeksiyon sayısı azalmaktadır.

       Sacbrood virusu birkaç larva dokusunda çok büyük miktarlarda ürerler. Ancak petek gözleri kapatılıncaya kadar larvalar normaldir. Hasta larvalar içi su dolu torbalar halinde görülürler. Bir iğne yada pensle tutularak petek gözünden dışarıya kolayla alınabilir. Petek gözü içindeki sacbrood’lu larvaların beyaz rengi, daha sonra uçuk sarı renge dönüşür ve pupa dönemine giremez. Çünkü son larva derinin yoğun eriyiği kaybolmaz. Enfekte larvanın baş kısmı petek gözüne bakmakta ve dik pozisyonda ölmektedir. Hastalıkta enfekte larvanın önce baş kısmı siyahlaşmaktadır.. Larva incelendiğinde yeşilimsi bir sıvı ile dolu bir torba içinde bulunduğu tespit edilir. Bu nedenle torba çürüklüğü denilmektedir. Larva torba benzeri bir formdadır. Larva kurumakta, rengi koyu kahverengine dönmekte ve kısa zaman sonra ölmektedir. Peteklerde Avrupa yavru çürüklüğünde olduğu gibi bulmaca manzarası görünümü vardır. Genelde ölen arıların belirgin bir kokusu yoktur. Çok ender olarak hafif bir ekşime kokusu olabilir. Hastalıklı petek gözü kapaklarında 2 delik bulunur. Ölü larvalara ait gömlek parçaları genç işçi arılar tarafından kolaylıkla uzaklaştırılabilir. Kuvvetli bir arı kolonisi ölü larva içeren tüm gözleri kolaylıkla temizleyebilirler.

       Torba çürüklüğü için herhangi bir kimyasal ilaç yoktur. Sağlıklı koruma önlemleriyle hastalığın zararı azaltılabilir. Kovanları rutubetsiz yerlerde saklamak, bilhassa alttan nem almalarına engel olmak gerekir. Bunun içinde kovanları 30-40 cm yükseklikte, raylar üzerine konulmalıdır. Ana arının değiştirilmesi, arı ailesinin güçlendirilmesi torba çürüklüğünün tedavisine yardımcı olacaktır.

 

Deforme kanat ve Egypt bee virusları:

      Deforme kanat virusu ilk olarak Japonya’da Varroa ile enfekte Apis mellifera arı kolonisinde erişkin bal arılarından izole edilmiştir. Hastalıkla enfekte kolonilerde, petek gözlerinden yeni çıkan arıların kanatlarının zayıf bir şekilde geliştiği yada deforme olduğu görülmektedir. Virus partikülleri hastalıklı arıların tüm ekstretleri ile dışarı atılmakta ve Egypt arı virusu ile uzak bir serolojik bağı vardır. Petek gözlerinden yeni çıkan arıların kanatlarının deforme olmuş halde çıkması hali birçok ülkeden bildirilmiş ve hastalık olan kolonilerde varroa’nın larvalardan beslendiğini tespit etmişlerdir.

      Arılar virusla enfekte olduktan sonra petek gözü içindeki gelişmekte olan arıların kanatları tam gelişemez yada eksik gelişmekte ve şekilleri bozulmaktadır. Virus yavaşca çoğalmakta ve pupa beyaz gözlü olduğu zamandan çıkıncaya kadarki dönemde virusla enfekte olmakta ve tam gelişememekte(malforme) ve az bir süre sonra ölmektedir. Yavru gelişmenin daha erken bir zamanında da, larva iken ölmektedir. Erişkin arılar virusla enfekte ise ölünceye kadar normal görülmektedir. Virus kolonide varroa yok iken de öldürücü olmaktadır. Laboratuar ve saha çalışmalarında varroa’lar aynı akut paraliz virusu naklettiği gibi bu virusları da sağlıklı arı yavrularına vermektedir.

      Deforme kanat virusu Apis mellifera’larda Đran, Suudi Arabistan , Avrupa ülkelerinde, Vietnam ve Arjantin’de aranmıştır. Apis mellifera ve A. cerana arılarında virus yönünden Çin’de araştırma yapılmıştır. Bu virusun farklı izolatları protein kaplanmıştır.

 

Yavaş (slow) paraliz virus:

      Bu virus ilk olarak laboratuar çalışmaları sırasında bulunmuştur. Virus, arıların hemolenfine enjekte edildikten 12 saat sonra arılar ölmektedir. Arılar ölmeden önceki 1-2 gün içinde 1. çift ayaklar felce uğrar. Yavaş felç virusu son yıllarda ölüm sebebi olduğuna dair bilgi alınmamaktadır. Britanya’da arı kolonisinde varroa olduğunda virusta çok yoğun bulunduğunda erişkin ve larvalarda ölüm vardır. Varroa akarları arılarla beslendiğinde akut felç virusunun çoğalıp virusun çoğalması gibi bu virus da çoğalmakta varlığını sürdürmektedir. Virusla ilgili olarak daha fazla bir bilgi yoktur.

 

Black queen cell virus, Filamentous virus ve Y virusları:

     Bu 3 virus ilk olarak Nosema apis ile birlikte tespit edilmiştir. Black queen cell virusu ilk olarak kapatılmış ana arı yüzüklerinin içinde ana arı larva ya da pupasının ölüleriyle tanınmıştır. Ölen larva ve pupalar koyu kahverengiden siyaha kadar renkte görülmüştür. Hasta larva açık sarı renkte görünmekte, sert torba benzeri derisi vardır. Bu haliyle sacbrood’lu hastalara benzemektedir. Siyah ana arı hücre virusu, genç işçi arı larvası genç işçi arılar yenildiği zaman çoğalma yapmaz. Sacbrood benzeri virus, her nasılsa pupa içine enjekte çok miktarda üremektedir.

     Filamentöz virus, ilk olarak Amerika Birleşik Devletlerinde, Clark tarafından 1978 yılında şiddetli enfekte erişkin arıların yağlı vücut (fat body) ve ovaryumlarında süt beyazı renginde büyük virus partikülleri tespit edilmiştir. Bilinen bir semptomu yoktur.

     Arı Y Virus (bee virus Y) erişkin arılar yenildiğinde çoğalmaktadır. Ancak arılara enjekte edildiğinde çoğalamaz. Arılarda yaptığı semptomlar bilinmemektedir.

     Bu 3 virusun erişkin arılarda çok miktarda üremesi sadece Nosema apis ile enfekte olduğunda mümkündür. Britanya’da 4 yıl boyunca yapılan laboratuar testleri ve saha çalışmalarında, incelenen yaklaşık 200 sağlıklı ve hastalıklı kolonilerde black queen bee cell yada Y virus ile enfekte olanların yaşam sürelerinin kısalmış olduğu ve kışlayan kolonilerde yalnızca Nosema apis ile enfekte olanlara nazaran N. apis ile birlikte bu viruslardan biri ile enfekte olan kolonilerin daha fazla koloni sönüşlerine maruz kaldığı gözlenmiştir. Aynı durum filamentöz virusla enfestasyonda olmasına karşın şiddeti daha az olmaktadır.

      Bu 3 virus da Kuzey Amerika, Avustralya ve Avrupa’da tespit edilmiştir. Filamentöz virus bu ülkeler haricinde Japonya ve Rusya’da tespit edilmiştir.

 

Bee Virus X:

     Bee virus X, serolojik olarak bee virus Y ile uzak bir ilişkisi bulunmaktadır. Ayrıca fiziksel ve kimyasal olarak her iki virusu birbirinden ayırt etmek hemen hemen imkansızdır. Virus hemolenfe enjekte edildiğinde ürememesine karşın, enfekte materyalin sindirilmesi halinde yalnızca erişkin arılarda hastalık yapmaktadır. Bu yüzden enfekte arının bağırsak faaliyetleri Y virus da olduğu gibi kısıtlanmaktadır. Y virustan farklı olarak Nosema apis ile bir ilişkisi bulunamamıştır. Virus en çok kış ortasında en virulent olmaktadır.

      Britanya’da bee virus X, geç kış döneminde ölen arılarda protoozonlardan Malpighamoeba mellificae ile birlikte seyretmektedir. Fakat onun bu parazitle olan bağlantısı diğer parazitlerin Nosema apis ile olan bağlantısı gibi değildir. Çünkü M. mellificae’nin bulunması yada yokluğu durumundaki çoğalma hızında farklılık yoktur. Virus özellikle dışkı yoluyla (dizanteri) bulaşmakta ve aşırı çoğalmaktadır. Aynı durum M. mellificae için de geçerlidir. Bee virus X ‘la enfekte arıların yaşam süreleri kısalmaktadır. Hastalık M. mellificae ile birlikte enfekte ise Kış süresince en üst seviyesine ulaşmakta ve ölümler hızlanmaktadır. Bu durum arı kolonileri için özellikle çok zararlıdır. Çünkü ölen genç işçi arıların yerine yeni genç işçi arılar üretilemediğinden kovanlar sönmektedir. Malpighamoeba mellificae geç kış döneminde meydana gelen koloni ölümlerinin değişmez sorumlularından olmakla birlikte; ölümlerin birincil nedeni sıklıkla virustur.

     Bee virus X Avrupa, Avustralya, Kanada, Đran ve Arjantin’de bal arılarında bulunmuştur.

 

Cloudy Wing Virus:

     Arıların genel bir virus hastalığı olup kanatların opak görünmesine neden olur. Buna karşın bu belirti kesin bir kanıt sayılmaz. Hastalık yalnızca serolojik olarak tespit edilebilir. Đmmundiffuzyon tekniği ile arının baş ve toraksında üremiş viruslar bulunur. Bulutlu kanat virusu ile enfekte arıların yaşam süreleri kısalır kolonilerde hasta arı sayısı çok fazla ise arı ailesinin canlılığı kaybolur ve sonunda kovan söner.

     Virus partikülleri küçüktür. Hava yoluyla yayıldığı için çok kısa zamanda kovanlar arasında bulaşma olmaktadır. Toraksın kas fibrilleri arasındaki tracheoller bölgesinde virus partikülleri görülür. Hastalık arılar erişkin hasta arılarla beslendiğinde yada hastalardan hazırlanan süspansiyon sağlıklı arıların hemolenflerine enjekte edildiğinde enfeksiyon oluşturulamamıştır. Son zamanlarda varroa ile enfeste kolonilerdeki, ölmüş arılarda veya petek gözünden yeni çıkan genç arılarda aranmaktadır. Bunun nedeni virusun varroa tarafından pupaya enjekte edilmesidir.

     Hastalığın bir çıkış siklusu yoktur. Arı kolonisi içindeki çoğalması ve yayılışı belli bir mevsimsel döneme bağlı değildir. Britanya’daki arı kolonilerinin % 15’i bulutlu kanat virusu ile enfektedir.

 

Apis irisdescent virus:

     Bu virusun Hindistan’daki Apis cerana arılarındaki kümelenme hastalığı ile ilişkisi vardır. Hastalıklı kolonilerde özellikle yaz döneminde arıların büyük bir çoğunluğunun çalışmadığı, arıların küçük miktarlarda bir araya gelerek kovan içinde küçük kümeler ayrıldıkları, bir kısım arının toprağın üzerine süründükleri ve bir kısım arının da uçmaksızın kovanı terk ettikleri iddia edilmektedir. Gözle görülebilir belirtileri veren büyük kolonilerin yaklaşık 2 saat içinde söndüğü söylenmektedir. Bu durumdaki kolonilerde şayet tarlacı arı sayısı artış göstermiş ise hastalık belirtileri azalmaktadır. Bu tip belirtiler arı felci virusunun meydana getirdiklerine benzemektedir.

Apis iridescent virusu Hymenopteralardaki irido virusa çok benzer. Bu viruslar pürifiye edildiklerinde berrak bir kütle meydana gelir.            Viruslar dokuda çoğalırlar. Parlak beyaz ışıkla bakıldığında mavi-violet veya yeşil renkte görülür. Enfekte hücreler mikroskobik muayenede kolaylıkla görülür. Virus fat-body, sindirim sistemi, hipofrangeal bezler, ovaryumlarda ürerler. Virus Hindistan’ın Keşmir ve Kuzey Hindistan bölgesinde Apis cerana arılarında belli bir yerde tespit edilmiştir. Ayrıca Apis mellifera’da üreyebilmektedir.

 

Arkansan bee virus:

     Arkansas’ta sağlıklı görünen polen taşıyan erişkin arılara virus enjekte edilerek virus aranmıştır. Enjeksiyondan ortalama 14 gün sonra arılar ölmüş, ancak herhangi bir hastalık belirtisi göstermemişlerdir. Bu virus arı sayısı azalan kolonilerde kronik paraliz virusu ile birlikte incelenmiş ve hastalığa rastlanmamıştır. Lommel, 1985 yılında Arkansas bee virusuyla aynı büyüklük ve şekilde virus benzeri partiküller bulmuştur. Onlar bu virusa ˝Berkeley bee virus˝adına vermişlerdir. Arkansan bee virustan bağımsız olarak çoğalmakta ve arılarda nasıl etkileri olduğu bilinmemektedir.

 

Önlemler:

      Bilinen arı viruslarının hemen hepsi hasta arıların yaşam sürelerinin kısaltmaktadır. Virusların hepsi arılar için tehlikelidir. Diğer hastalıklara nazaran hastalığın şiddeti daha düşük derecelerde seyretmektedir. Ancak bu durum değişerek çok daha büyük salgınlar ve şiddeti daha artmış bir tablo ortaya çıkabilir. Virusların varlığı yada yokluğu Nosema apis ve varroa parazitleriyle bağlantılıdır. Bu parazitlerin miktarıyla virusların yoğunlukları arasında paralellik vardır. Bazı bal arılarında viruslar lokalize olarak yerleşebilir ve arının direncinden dolayı hastalık belirtileri vermezler.

      Şu ana kadar, arı viruslarıyla mücadele konusunda bilinen direkt etkili metotlar yoktur. Arı viruslarından çok azı kolaylıkla teşhis edilebilir. Birçok arıcı ve arıcı danışmanları yeteri kadar bu hususta yeterli önemin verilmediğine inanırlar. Geçmişte de virusların önemsenmediğinden ciddi hataların yapıldığını ve teşhis karışıklıklarına sebep olunmuştur.

      Nosema apis ve Varroa’ya karşı kimyasal maddelerle mücadele edilmelidir. Çünkü bu parazitler virusların üremesini uyarmaktadır. Viruslarla ilgili kontrol programlarını daha iyi yapabilmek için doğal gelişimi hakkında daha fazla bilgiye ihtiyaç duyulmaktadır. Nektarın bol geldiği zamanlarda ve arı populasyonunda fazla olması halinde hastalık belirtileri yok olmaktadır. Nektar bölgede yeterli değilse koloniler nakledilmelidir. Hastalıklı kolonilerin ana arıları yenilenmelidir. Virusların yayılmasını önlemek için şurupla besleme yapılmalıdır. Sacbrood’lu kolonilerde erişkin arılar arasında kovan içi hizmetleri yeterli düzeyde götürecek miktarda arı olması halinde hastalık sönmektedir. Bu durum en iyi nektar akımına da bağlıdır ve bu dönemde kendini belirgin olarak gösterir. Virusun çoğalması sınırlanır. Genç işçi arılar beslenmeyi durdurmakta ve larvaları bakmayı bırakmaktadır. Normalde tarlacı olmaları gereken süreden daha önce tarlacı olmaktadırlar. Bu durum virusun larvalara bulaşma riskini azaltmaktadır. Diğer viruslar örneğin bee virus X, Arıların uzun süre kovan içinde kapalı kalmalarından dolayı peteklerin üzerindeki dışkılarla bulaşarak enfeksiyonun şiddetinin arttırır. Ayrıca hastalık durumu bilinmeyen arılıklardan malzeme, arı, ana arı, bal ve polen alınmamalıdır. Arıcılar arıcı birliklerine kayıtlı olmalı, hastalıklar konusunda Bölge Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü ile irtibatta olmalı, arıcılıkla ilgili her türlü sıkıntısını gerek bakanlık kurumlarında gerekse basın yayın organlarında aktif olarak dile getirmelidir.

 

 

bottom of page